19 Kasım 2010 Cuma

İDEALİST LİSE ÖĞRETMENİ MESLEKTAŞLARIMIZA VEYA ANADOLU ÖĞRETMEN LİSELERİNDE ÖĞRETMEN OLMAK


Elbette öğretmenlik zaten özünde idealist olmayı gerektiren bir meslek. Bunda şüphe yok. Her ne kadar “idealizm”, bu mesleği seçen insanların tek hareket noktası değilse de sonuçta meselâ, hayatta en önemli gayesi çok para kazanmak olan insan tiplerinin hemen hiç tercih etmeyeceği, hatta belki de küçümseyeceği mesleklerden biridir öğretmenlik. Yani büyük ölçüde, manevî hazlara daha çok değer veren insanlar yöneliyor bu mesleğe. Veya biz öyle olduğunu düşünmek istiyoruz.

Gerçi Cenap Şahabettin, “Daima sanırız ki, mesleğimizi biz seçtik. Halbuki çok kere meslek bizi seçmiştir.” diyor. Ki biz de dokuzuncu tercihine girip öğretmen olan biri olarak şairin düşüncesine katılıyoruz.

Sonuçta öğretmenlik, “dünyaya ve hayata bakışı biraz daha idealistçe olan kişilerin yöneldiği” mesleklerden biri olma özelliğini koruyor. Elbette insanlar aynı idealist duygularla pekâlâ hâkimlik, savcılık, mühendislik, gazetecilik, hekimlik, hemşirelik, askerlik, polislik (Yıllar önce televizyonda seyrettiğimiz ve bugün adı da dahil o karesinden başka hiçbir şeyini hatırlamadığımız bir yabancı filmin, hafızamıza kazınan o sahnesinde, başroldeki kadın oyuncu başroldeki erkek oyuncuya: “Ailenin ekonomik durumu son derece iyi. İstesen başka işler yapıp çok para kazanıp çok da rahat bir hayat yaşayabilirdin. Fakat sen insanların huzuru için çalışmak, kötülüklerle mücadele etmek için polis olmayı seçtin.” demişti.), itfaiyecilik (Hukuk Fakültesini bitiren delikanlı diplomasını getirip anne-babasına vermiş ve demiş ki: Size istediğiniz şeyi getirdim. Şimdi, altı yaşımdan beri olmak istediğim mesleği yapmaya, itfaiyeci olmaya gidiyorum.) gibi mesleklere de yönelebilirler. Yani öğretmenlik elbette, idealistlik yönü ağır basan insanların yöneldiği tek meslek değil. Aslında düşündüğümüz zaman, memleketimizin idealist hâkimlere, idealist savcılara, idealist hekimlere, idealist hemşirelere, idealist hasta bakıcılara, idealist mühendislere, idealist bilim adamlarına, idealist akademisyenlere, her alanda ve her kademede idealist yöneticilere, idealist polislere, idealist askerlere ne kadar ihtiyacı var değil mi? Ama bizim bu yazıdaki muhataplarımız öğretmenler. Sonuçta öğretmenlik mesleğinde idealistlerin sayısı arttıkça bu, tabiî olarak diğer mesleklere de yansıyacaktır diye düşünüyoruz.

Son yıllarda sayıları hızla artan Anadolu Öğretmen Liseleri, bilindiği gibi büyük ölçüde eğitim fakültelerine öğrenci yetiştiren okullar. Bu okullardan elbette hukuk, mühendislik, hekimlik (her tür), işletme, iktisat, iletişim gibi pek çok alana da öğrenci gidiyor; ama Anadolu Öğretmen Lisesi mezunları ağırlıklı olarak eğitim fakültelerine yöneliyor. Dolayısıyla geleceğin öğretmen adayları büyük ölçüde bu okullardan çıkıyor.

Fakat geçmişte (üst kademelerde) yapılan birtakım yönetim hataları; gayet seçkin bir öğrenci profiline sahip bu okullarda, son yıllarda “norm kadro” (öğretmen) açığı oluşması gibi kabul edilemez bir garabeti ortaya çıkardı. Neyse ki, bu okullara öğretmen atanmasında aranan “mülâkat” şartının son dönemde kaldırılmasıyla çarpıklık bir ölçüde düzeltildi. İlgilenen meslektaşlarımızın bildiği üzere Fen, Sosyal Bilimler, Anadolu Öğretmen ve Anadolu İmam Hatip Liselerine atanabilmek için önce yazılı sınavda, önceden belirlenen barajı aşmak ve elbette mülâkata çağrılmaya yetecek kadar puan almak, sonra da mülâkatı geçmek gerekiyordu. Son düzenlemeyle işte bu mülâkat şartı kaldırıldı. Artık yazılı sınavda, önceden belirlenen barajı geçen meslektaşlarımız bu okullara doğrudan atanabildiği gibi, düz! Anadolu Liselerinde görev yapmakta olan meslektaşlarımız da bu okullara tayin isteyebiliyorlar. Yani Anadolu Öğretmen Liselerinde çalışmak isteyip de mülâkat engeline takılan veya diğer Anadolu Liselerinde çalışırken Anadolu Öğretmen Liselerine geçmek isteyip de yönetmelik engeline takılıp geçemeyen arkadaşlarımız artık bu okulları tercih edebiliyorlar.

Nitekim biz de 2005/73 sayılı genelgeye göre atandığımız Lüleburgaz Kepirtepe Anadolu Öğretmen Lisesinde üç yıl çalıştıktan sonra, atamamızın iptali sonucunda 2008’de girdiğimiz yazılı sınavda, Türk Dili ve Edebiyatı branşı için mülâkata çağrılma alt puanı olan “83”ün altında bir puan aldığımızdan –o sınavda eşim 82 puan almıştı, bizim puan da fena değildi- mülâkat engelini aşamamış ve düz! Anadolu Lisesine atanmıştık. Ve eğer mülâkat şartı kalkmasaydı, Anadolu Öğretmen Liselerinde çalışma hakkı kazanabilmek için, 2009 sonlarında yapılan sınava girmeyi de ciddî ciddî düşünüyorduk. Ancak buna gerek kalmadı ve 2009-2010 eğitim öğretim yılının birinci döneminin sonlarında “yeniden” atama kapsamında başvuruda bulunarak ilk tercih olarak yazdığımız Ortaklar Anadolu Öğretmen Lisesine geçtik.

İdealist lise öğretmeni meslektaşlarımız, Anadolu Öğretmen Liseleri sizleri bekliyor. Bu okullar gerçekten çalışılmaya değer okullar. Bir öğretmenin çalışmaktan haz duyacağı okullar. Abarttığımızı düşünenler, bu okullarda çalışan arkadaşlarıyla konuşabilirler. Biz eşimle birlikte 2005-2006 eğitim öğretim yılı başında geçtiğimiz Kepirtepe Anadolu Öğretmen Lisesinde çalışmaya başladıktan sonra doğrusu geçmişe dönük olarak biraz hayıflandık, neden daha önce bu okula gelmedik diye. Ve meslek hayatımıza, bu okullarda son noktayı koymaya karar verdik. Sonrasında bizim inisiyatifimiz dışında bir kesinti oluştu. Ancak biz şimdi yine bir Anadolu Öğretmen Lisesindeyiz. Aydın merkezde ikâmet etmemize ve kendisi merkezde bir Anadolu Lisesinde çalışmasına rağmen eşim de 2010-2011 eğitim öğretim yılı başında eş durumundan Ortaklar Anadolu Öğretmen Lisesine geçti.

(Bu arada bu satırların yazarının, yakınlarına vasiyetidir: Çalışırken veya emekli olduktan sonra “Beyaz Melek” ile buluşmamız; okulların açık olduğu, daha doğrusu eğitim öğretimin fiilen devam ettiği zaman dilimi içinde ve elbette cesedimizin bulunamayabileceği bir deniz ya da uçak kazasında değil de daha alışılmış bir şekilde gerçekleşirse, mezarlığa gitmeden önce cenazemizin duruma göre ve elbette sıkıntı vermeyecekse Ortaklar veya Ödemiş –Kirazlıyız ve tabiî olarak oraya gömülmeyi isteriz- Anadolu Öğretmen Liselerinden birine götürülüp orada da küçük bir tören yapılmasını arzu ediyoruz. Böylece “son dersimizi” de sessizce işlemiş oluruz. Belki ileride, o gün okunmak üzere bir şeyler de karalarız. Yalnız lütfen; Şırnak, Sincan, Ahmetbey, Lüleburgaz ve Ortaklar Liselerinde öğrencimiz olmuş “çocuklarımız” gücenmesinler. Biz onların hepsini “öz çocuklarımız gibi” sevdik.)

Tabiî bütün bunları söylerken başka okulları küçümsediğimiz filan düşünülmesin. Asla öyle bir düşünce içinde değiliz. Meslek liselerinde çalışmadık ama bizim de meslek hayatımızın büyük bölümü genel liselerde geçti. Nitekim 2008-2009 eğitim öğretim yılı sonunda isteğe bağlı il dışı yer değiştirme kapsamında atandığımız Aydın-Germencik/Ortaklar Lisesi de küçük bir genel liseydi ve biz bu okulun öğrencilerini de çok sevdik. Kaldı ki 1987-1990 arasında üç yıl çalıştığımız ve ilk görev yerimiz olan Şırnak Lisesi, dört yıl çalıştığımız Ankara-Sincan Lisesi, iki yıl çalıştığımız Kırklareli-Lüleburgaz/Ahmetbey Lisesi ve dokuz yıl çalıştığımız Lüleburgaz Lisesi (2005’te Anadolu Lisesi oldu ve biz o yıl Kepirtepe’ye geçtik. 2008’de de sınav engelini aşıp eski okulumuza döndük.) de genel liseydi. Yani hepsi bizim öğrencilerimiz, hepsi bizim çocuklarımız. Fakat bu bir tercih meselesi. “Ben geleceğin bilim adamı adaylarının dersine girmek istiyorum.” diyen meslektaşlarımız elbette Fen Liselerini tercih edecek. “Ben geleceğin teknik elemanlarının yoğrulmasında su taşımak istiyorum.” diyen arkadaşlarımız elbette Teknik Liseleri, Meslek Liselerini tercih edecek. Biz de, Türkiye’nin yarınlarının, öbür günlerinin ve gelecek bütün günlerinin mimarları olacak öğrencilerle bir arada olmayı seçtik ve dolayısıyla bugün burada, Türkiye’nin bu en köklü eğitim kurumlarından birinde, Ortaklar Anadolu Öğretmen Lisesindeyiz. Yani bize bugün de, “Aydın Fen Lisesini mi, Ortaklar Anadolu Öğretmen Lisesini mi tercih edersin” dense cevabımız tereddütsüz bir şekilde ikincisi olurdu. Ama elbette bu durum Aydın Fen Lisesinin saygınlığından hiçbir şey eksiltmez. Dedik ya bu bir tercih meselesi.

Değerli meslektaşlarımız, bugün Türkiye genelinde Anadolu Öğretmen Liselerinin sayısı sanıyoruz iki yüz elliyi aştı. Fakat bunlar içinde Kepirtepe, Ortaklar, Hasanoğlan, Savaştepe gibi yirmi kadarı oldukça köklü eğitim kurumları. Ve bu okulların bir kısmı yerleşim birimlerinin kısmen dışında olduğu için (Aslında düşünüldüğünde bu durum eğitim öğretim açısından büyük bir nimet.) buralara gelen arkadaşlarımızın önemli bir kısmı, kendilerince haklı sayılabilecek sebep ve gerekçelerle, buralarda kısa bir süre kaldıktan sonra daha merkezî yerlerdeki okullara gitmeye çalışıyorlar. Yani bu okullardaki öğretmen akışı biraz hızlı gerçekleşiyor. İşte biraz da bunun için, idealist lise öğretmeni meslektaşlarımızın öncelikle bu okullara gelmelerini (veya gitmelerini) öneriyoruz. Meselenin ekonomik boyutuyla da ilgilenen meslektaşlarımız için bilgi notu olarak söyleyelim. Her ne kadar biz Aydın merkezde oturuyor ve oradan gelip gidiyorsak da okulumuzun ve genel olarak bu okulların lojmanları da var. Hatta bizim okulun hemen yanında bir ilköğretim okulu da var. Yani ilköğretim çağında çocukları olan meslektaşlarımız bu tür okulları tercih ederken okulların bu tür özelliklerini de araştırabilirler. Ayrıca bu okullar “tabiat ana” ile iç içe. Çoğunluğu çam ağacı olmak üzere, ağaçlar arasında bir “kampus” havası içindeki okulumuzda kuş cıvıltıları ve bülbül şakımaları (elbette bülbül de bir kuş ama malûm, kuşlar arasında onun yeri bir başka) arasında ders işliyoruz. Hatta sincaplarımız bile var. Şimdi size, hatta hatta develerimiz bile var desem inanmazsınız ki. Ama var. Açın internet sitemizi, görün.

Bu arada, övünmek gibi olmasın ama (her ne kadar bizim bu sonuçta hiçbir katkımız yoksa da) okulumuzun 2009 ÖSS yerleştirme başarısı yüzde doksan dört (rakamla 0/0 94) küsur. Merak eden meslektaşlarımız, okulumuzun internet sitesine girip çocuklarımızın hangi üniversitelerin hangi bölümlerine gittiklerine de bakabilirler. Bu arada açık yüreklilikle belirtelim ki, 2010 yılı LYS yerleştirme başarımız göreceli olarak düşük çıktı ve yüzde yetmiş dört olarak gerçekleşti. Fakat bu düşüşün göreceli olduğunu bilhassa belirttik. Zira yerleşemeyen öğrencilerimizin hemen tamamı, sadece bazı üniversitelerin bazı bölümleriyle ilgili olarak sınırlı sayıda tercihte bulundukları için yerleşemediler. Yani onların da tamamına yakını inşallah bir sonraki yıl istedikleri üniversitelerin istedikleri bölümlerine veya ona yakın yerlere yerleşeceklerdir.

Evet, meslekte şöyle dört beş yılı geride bırakmış, “güven” sorununu büyük ölçüde aşmış ve meslekî idealizme sahip olduğunu düşünen meslektaşlarımızı Anadolu Öğretmen Liselerine bekliyoruz. Fedakârlık her meslekte güzeldir; fakat öğretmenlik mesleğinde yapılan fedakârlıklar herhâlde daha güzeldir. Zira o meslekte yapılacak fedakârlıklar; hem diğer mesleklerde, hem de yine öğretmenlik mesleğinde yapılacak başka fedakârlıklar olarak geri dönecektir; “Bu Ülke” için, milletimiz için, insanlık için yapılacak fedakârlıklar olarak geri dönecektir. Bu da sanıyoruz, bu yolda katlanılacak sıkıntılara (eğer buna sıkıntı denirse) fazlasıyla değer.

Değerli meslektaşlarımız! Söylesek mi söylemesek mi diye epeyce düşündük ve son olarak şunu da söylemeye karar verdik. “Bu okullara geleyim (veya gideyim), orada kendimi biraz daha geliştireyim, sonra bir büyük ilçedeki veya il merkezindeki bir Anadolu Lisesine veya Fen Lisesine geçeyim. Orada adımı duyurayım, biraz da özel ders filan verip dünyalığımı temin edeyim.” gibi düşüncelerle hareket eden meslektaşlarımıza biz haddimiz ve yetkimiz olmayarak bu okulları önermiyoruz. Sonuçta, gelmek isterlerse bizim bunu engellemek gibi bir niyetimiz de yetkimiz de yok elbette. Ama gönlümüz, bakış açısı “bu” olan arkadaşlarımızın bu okullarda çalışmalarını arzu etmiyor nedense. Selâm, bütün mesleklerin idealistlerine olsun.

Nevzat YÜKSEL

Ortaklar Anadolu Öğretmen Lisesi

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Germencik / AYDIN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder